13 Kasım 2012 Salı


  KISA NOT;

    
  Bir uçurumun kıyısıydı hayatında ki yerim, bir denizköpüğüydü bana verdiğin umutlar, beceriksiz bir cambazın parmak uçlarında ipte yürümesiydi senden kaçışlarım, her defasında tökezleyerek yüreğinin tam ortasına düşen…

7 Kasım 2012 Çarşamba

      
     Bana o kadar kırılmıştın ki; ilk biraraya gelmek zorunda kaldığımızda ,sessizliğin ve hüznün yağdı üzerime...Ve içimi titrettti soğuk rüzgarların .İnce hastalığa yakalanmışcasına çaresizce ürperdim buz dağları duygularının ortasında...



*Sen kazandığını sandığın cephelerde, tekrar tekrar savaşa girmek nasıl büyük bir yenilgidir biliyor musun?*

     Yaralanınca insan, kelimeler düğüm olmaz aksine deli bir özgürlük isyanı içinde çırpınıp durur..insanın vicdanı mı hata yapmaktan korkar yoksa kaybetme korkusu mu elbette kaybetmeyi göze alamaz.bütün çizilen karakter parçaları birer puzzle dönüşüp parça parça kopar bütününden.Artık doğru eşleştirme olasılığı gittikçe güçleşir.Garip bir savaş başlar istese yıkılacaktır tüm kaleler ama samimiyetle paylaşılan şeyleri doğrultamaz silah olarak halbuki doğrultsa haklılığını ispat etmiş olacak.ya sonrası? Sonrasını göze alamaz belki de sadece kendini düşünür. Belki de başa çıkamamaktan korkar olanca savunma içgüdüsüyle. Zordur ya; yeniden başlamak. Şekersindir ilk sağanakta eriyip tükenmemek adına sıkarsın kendini katılaşırsın ne yok olursun ne tadın kalır artık bulaşılmaktan uzak tutulan bir şey haline dönüşürsün.

       Zor işte bir şeyleri anlatabilmek her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğunu hissetmek ve bu korkuyla duygularını hapsetmek zordur. Aman! Dersin ya da başlarım gelmişine geçmişine oyun düzen bu kuralına göre yaşarım. Ama her kımıldanışta jiletle kesilen içten içe kanayan duygulardan arınamazsın. Mutsuzluğun kapıları aralanmıştır bir kere hadi kapat kapabilirsen işin zor dostum. Hodri meydan! Al kendini götür şimdi nereye götürüp nereye sığdırabilirsen…